Hz. Muhammed'in İslama Daveti Gizli Tebliğ Dönemi Peygamber Efendimiz (S.A.S.) ilk üç yıl boyunca halkı gizlice İslam'a davet etti. Yalnızca çok güvendiği kimselere İslam'ı açıkladı. Bu dönemde, başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere, Hak dini kabul edenler de güvendikleri arkadaşlarını teşvik ediyorlardı. Bu üç yıl içinde Müslümanların sayısı ancak 30'a ulaşabildi. Müslümanlar ibadetlerini evlerinde gizlice yapıyordu. Açık Davet Dönemi Peygamberliğin dördüncü yılında (614 M.), "Sana emrolunan şeyi açıkça ortaya koy, müşriklere aldırma" (El-Hicr Suresi, 94) anlamındaki ayet-i celile ile İslam'ı açıktan tebliğ etmesi emrolundu. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (S.A.S.) halkı açıktan İslam'a davet etmeye başladı. Harem-i Şerif'e gidip kendisine inen ayetleri açıktan okuyordu: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülk ve hakimiyetine sahip ve kendisinden başka hiçbir tanrı olmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın sizin hepinize gönderdiği Peygamberiyim. O halde Allah'a, ümmî nebiy olan Rasûlüne-ki O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmıştır,- iman edin, O'na uyun ki doğru yolu bulmuş olasınız." (El-A'raf Suresi, 158) diyerek onları İslam'a davet ediyordu. İslam'ın Yayılma Merkezi: Erkam'ın Evi Açık davetin başlamasından sonra, halkla daha kolay temas edebilmek için Resulullah (S.A.S.), kendi evinden, Safâ ile Merve arasında işlek bir yerde bulunan Erkam'ın evine taşındı. Birçok kimse bu evde İslam'la şereflendiği için bu eve "Dâr-ı İslam" denildi. Yakın Akrabasını İslam'a Daveti "Önce en yakın akrabanı (Allah'ın azabıyla) korkut" (Eş-Şuara Suresi, 214) anlamındaki ayet-i celile inince Rasul-i Ekrem (S.A.S.), Safa Tepesi'ne çıkarak: "Ey Abdülmuttalib oğulları, Ey Fihroğulları, Ey Abdimenâf oğulları, Ey Zühreoğulları." diyerek bütün akrabasına oymak oymak seslendi. Hepsi toplandıktan sonra: "Ey Kureyş cemaati, size 'şu dağın eteğinde veya şu vadide düşman süvarisi var. Üzerinize baskın yapacak' desem, bana inanır mısınız?" diye sordu. Hepsi bir ağızdan: "Evet, inanırız, çünkü şimdiye kadar senden hiç yalan duymadık, sen yalan söylemezsin." dediler. O zaman Resulullah (S.A.S.): "O halde ben size, önümüzde şiddetli bir azap günü bulunduğunu, Allah'a inanıp, O'na kulluk etmeyenlerin bu büyük azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Yemin ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık tanrı yoktur. Ben de Allah'ın size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim. (Rasul-i Ekrem her bir oymağa ayrı ayrı hitap ederek) Allah'tan kendinizi ibadet karşılığında satın alarak, azabından kurtarınız. Bu azaptan kurtulmanız için, ben Allah tarafından verilmiş hiçbir nüfuza sahip değilim." "Ey Kureyş Cemaati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah divanına varınca, muhakkak dünyadaki bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükâfatını, kötülüklerinizin de cezasını göreceksiniz. O mükâfat ebedi Cennet, ceza da Cehennem'e girmektir." diyerek sözlerini bitirdi. Tepkiler ve Ebu Leheb'in Muhalefeti Peygamberimiz (S.A.S.)'in bu sözleri, umumi bir muhalefetle karşılanmadı. Yalnızca Ebû Leheb: "Helak olasıca, bizi bunun için mi çağırdın?" sözleriyle Resulullah (S.A.S.)'in gönlünü kırdı. Bunun üzerine onun hakkında: "Ebû Leheb'in iki elleri kurusun, yok olsun. O'na ne malı ne de kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe yaslanacaktır O. Boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde, karısı da odun hammalı olarak." (Leheb Suresi, 1-5) mealindeki sure-i celile nazil oldu. |
Bir seyircu
07 Nisan 2024 PazarYani güzel bir site ama çok ta deil gibi
Cevap yazAdmin
07 Nisan 2024 PazarDeÄerli Bir seyircu, yorumunuz için teşekkür ederiz. Sitemizi daha iyi hale getirmek için önerilerinizi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.